28 Mart 2010 Pazar

BITTIRI


Bıttırı evet. Bıttırı benim Fizy hesabımdaki "copturu, cıpcıp, tırtırı" gibi listemden birisi. Bi' anlamı yok. Fizy bir listeye en fazla 25 şarkı sığdırabildiği için böyle bir sınıflandırmaya götürdü beni. Yazının başlığı da blogspot benden bir başlık istediği için "bıttırı". Aslında hani "noktayı da koyarım böyle" hissi vermek için "." da yapabilirdim ama ne biliyim her yanımız da entel dolu be zaten.
Aranızda kalemine falan anlamlar veren var mı? Eminim vardır. "O" vermiştir falan onu değil mi? Halbuki kaleme manyak gibi bağlanıp ona en ufak bir şey olduğunda ortalığı ayağa kaldıracağınıza, kalemi neden verdiğini düşünüp daha derin anlamlar bulabilirsiniz.
Pek film izlemem, bilen bilir. Hayatımın yeni dönemlerindeyim her türlü. Bu dönemlerden birisi de film izlemek. Geçenlerde "Forrest Gump"ı izledim. (Evet bu derece film izlemeye yeni başladım. "Yeni"yi kelime anlamıyla kullanmıştım, gerçekten.) Bana en çekici gelen IQ'su 75 olan bir insanın fazla derinlemesine düşünemeden riskleri gözardı ederek atıldığı şeylerde başarılı olmasıydı. Yani her zaman sık eleyip sık dokumanın anlamsız hatta zararlı olduğunu düşünmüşümdür. Bunu düşünüp bir yerlerde bırakmıştım ki arada kullanıyorum. Sürekli düşünmüyorum böyle. Çünkü geniş zamanlarım "haydaaa" diyerek atıldığım şeylerde mutlu etti beni. Hani şu evlilik programlarında şunu olsun bunu olsun diyen teyzeler var ya, bence bi'kaç sebeple geri çevirdikleri amcalarla çok büyük mutlulukları kaçırıyorlar. Belki tabi. Sagopa'cım ne de güzel söylemiş: "En temiz denizde bile var gözden ırak koli basil..." Sonra da Himym eklemiş "There is always a "but"." Var arkadaşım. Herşeyin, herkesin bir kusuru var. Kusursuz ve en anlamlı olanı aramaya kalkarak üzülmek neden? Neyse...
Geçenlerde de otobüste yine toplum adına yüksek sesle yorumlaşan iki amca var. Egolarını onlara destek veren kafa sallama hareketiyle tatmin eden... Amcanın birisi diğerine sordu "Nerelisin?" Amca gülerek döndü ve dedi ki: "Aziz Nesinliyim." yürüdü indi. Abo. Şu amca kadar olabilir misiniz ey o basmalı kahverengi Rotring'e anlamlar yükleyen duygu pıtırcıkları?
Peki ya bilgisayara kendini kaptırmış annemin yanında, yine günler sonra Black Eyed Peas fonlu Victoria's Secret yılbaşı şeysini izlerken ben sesimi duyacağı umuduyla şunu demem: " Anne ya iyi ki böyle vücudum falan yok, bu halde bile bu kadar kendimi beğenmişsem aboo böyle olsam selamı sırıkla uzatırdı insanlar." Baktım annemde ses yok. Bir dakika sonra dönerek: " Ne? Kim sırık gibi? Bakıyım... " demesi? Resmen annemin "temporary" değeriymişim ama cümlemi nasıl bir şey bu hale getirdi bilmiyorum. İşte annemin bu hali kadar da umursamazım dünyaya karşı.
Mutfakta yemek için toplanmışız ailecek. Herkes köşesinden gelmiş, mutlu aile tablomuzu tamamlayan kedilerimiz koşuşturmakta. Sevgili kardeşim Mert bir olaya "zaaa xd" diyerek tepki verir. Hem "zaa"ya hem de "xd" ye olan tepkili hayatımdan dolayı da ben veririm tepkimi. Sonra sürekli planlar yapan annem ortaya şu cümleyi atar beş dakika sonra, gayet sakin : "Arabayı satsam mı ki?" Hiç çekinmeden gocunmadan Mert'le yüksek frekanslı ses aralığında şu tepkiyi verdik. "ZAAA XD". Pişman değilim. Böyle de uyumluyum hayata karşı. Yeter ki gülerken gelsin bana.
Bir de şu otobüs tıklım tıkışken ineceği durağa metreler kala, insanlarla yüksek aksiyonda yer değiştirip kapıya yakınlaşmaya çalışan tipler var ya... Arkadaşım ben ilkokul üçten beri metro/otobüs/dolmuş türü toplu taşıma araçlarını kullanıyorum. Ne metrolar gördüm "bin" durak önceden inme planları yapardım, ne otobüsler gördüm kapılara "bin" körük kadar uzaktım. Hiç birinde de kalmadım. Hep indim. Gönül isterdi ki hep kalayım da anlatacak bir şeylerim olsun. Özellikle de araç durunca o kadar kolay oluyor ki kapıya yaklaşmak anlatamam. En basitinden uğraşmanız gereken bir "eylemsizlik ivmesi" olmuyor "ağırlık merkezi"nizi ısrarla yere çekmeye çalışıp insanları yüksek momentumlarla devirmenizi sağlayan. Böyle de atarlıyım yeri gelince. Perdelerimi kaldırdığımda da kedi gibiyim evet, tırmalarım.
Öyşe işte. Bu yazı da öyle "göttürü" bir anılar toplamacasıdır.
Ha bi de, hani aşk diye bir şey yok demiştim ya, yalandı.