Yeterince uyumuş olmanın verdiği huzurla uyandım bugün. Saatlerin bir saat ileri alınmış olması benim öküzlüğüme bir parça terfi gücü kattıysa da uyudum saatlerce... Servise yetişme derdi olmadan... İstesem uyurdum da... Güzel şey istediğin kadar uyumak. Ama zamanında uyanmalısın ki sen uyurken alıp götürmesinler senin olan şeyleri...
Güzel güneş parlamakta, kardeşim yanımda bilgisayar oyunu oynamakta. Kedi güzeli Zilli'm şıngır mıngır dolanmakta, çağırışımla bir sıçrayışla yanıma gelmekte, ben fazla sıkıştırınca ısırıp kaçmakta...
Öğleden sonra kahvaltısını yapıp yollara düşen biz, ilk oyunu kullanacak olan ben gururlu, heyecanlı, elleri titremekte, biraz da umutlu... (Genel seçimde sorumsuzluğum sonucu oy kullanamadım, çok utanıyorum!!!) Gün güzel, güneş güzel, hava güzel, kızlar güzel falan derken girdik oyumuzu kullandık, çıktık. Biraz daha umutlu, bir oy da benden derken... Aslında içten içten bilmekte de bastırmakta gerçekleri...
Atlanan araba Göksu'ya sürülmekte... Hava güzel, güzel günler göreceğiz bakışı var suratımda, gözler kısık... Aslında güneş girmekte gözüme. Yanından geçilen, ''sırıtan'', ''Sen Ankara'sın büyük düşün'' afişine bir güzel kayılmakta... Hala umutlu...
KC'de bir süre park yeri arayışıyla geçerken annem bir anda hiç alakasız bir yere park eder. Bir nevi yolun ortasıdır, aslında kenarıdır, ama kesinlikle park yeri değildir. Şaşkın bakışlarımla araba çoktan kitlenir, içeri girilir. Alışveriş yapılır, dışarı çıkılır, o da nedir?! Annemin öncü olduğu ''yolun ortası aslında kenarı ama asla park yeri olmayan'' akımı tüm KC'yi sarıp sarmalamıştır. Bizim halkımız yanlışa hemencecik alışmıştır. Aslında bize göre doğruya, ama genele göre yanlışa ya da onlara göre doğru bize göre yanlışa...
Hava sıcaktır ama mont da vardır üstte... Yürüdükçe bunaltır. Annem bir bankı gözüne kestirmişlen, aslında üç kişilik bir ailenin annesi bizi farkedip hemen bir yandakine popo geçişi yapmıştır. Biz güldük ama asla vazgeçmedik. O bank bizimdi! Bizim ailenin annesinin yanına kıvrılıverdik. Bir hışımla mont üstten atılır ki iki nefes alınsındır. Bizim aile annesi hemen sohbete başlar. Hayır! Bundan hemen kurtulunmalı, yoksa nerelisin, nerde oturuyorsun, ne iş yapıyorsun, en iyi hangi yemeği yapıyorsun, benim kayınvalide de cadının tekiydi, erkeklerin hepsi aynı zaten, benimki de öküzdü tarzı bir konuşmanın içine dalınabilir ve günün sonunda bir kilo çekirdek bitirilmiş olunabilir. Hemen duruma el koyan ben, oyunu kullanıp kendini Göksu'ya atan ''Tüm'' Eryaman halkını umursamadan, şapşal bir hevesle çardakta yer bulabileceğimiz umuduyla annemi kandırdım ve kadından kurtulduk. Gerçekçi olup çardaklarda yer bulamadığımızı farkedince, geri dönüp kendimize bir başka bank bulduk. Fakat bizim aile annesinin yanından geçtik. Bize baktı, gülümsedi, el salladı. Oturduk biraz sonra bizim önümüzden geçtiler, güldü ,el salladı ''Bulamadınız mı yer?'' dedi. Annem açıklama yaptı ve bir anda gerçekleri farketti. ''Kadına bi' selam verdik, yerimizle ilgili açıklama yapıyoruz!''
Hava güzel, ördekler güzel, güneş güzel, kızlar güzel falan derken, yine bizim aile annesi! Bize bakar, gülümser, el sallar ''Sürekli karşılaşıyoruz ehehehe'', ''ehehehe'' diye karşılık verdikten sonra biz, bu sefer ben farkına varırım kadının manyaklığını: '' Biz aynı yerde duruyoruz, sürekli önümüzden geçerse karşılaşmamız çok normal allaeem yarappim!''
Uykusuzumu Penguenimi okurken hala umutluyum, mutluyum, hava güzel, ördekler güzel, kızlar güzel falan...
Eve gelinir. Musluktan akan su arıtmayla temizlenemeyecek kimyasallar içerdiğinden ve bu kimyasallar kansorejen olduğundan, bittikçe satın alınan damacanadan su içilir... Kedi sevilir, yumuşak tüyleri ile biraz daha huzurlanılır...
Ama elbet gün biter... Elbet içte saklanan duygu, gerçekleri kabullenme duygusu dışarı atar kendini sonunda... Sonuçlar belli olur yavaş yavaş... Sinirlenilir, evde bağırılır hatta, orda burda birşeyler yazılır ki kendini bir nevi ifade edip rahatlanabilsin... Ama nafiledir. Bir beş yıl daha kazıklanacağımız gerçeği değişmez ki...
Bir başka gerçek kabullenilemez bir türlü. Bir beş yıl sonra eğer birileri gerçekten hiçbirşey yapmamaya devam ederse? Ya saatler geri alınırsa da herkes bir saat fazla uyutulursa?..
4 yorum:
güzel bir yazı olmuş =) fakat göksudaki "tüm eryaman halkı" yerine fatih sincan etimesgut desek daha doğru olur kanısındayım =))) açıkçası bizde pek fazla kullanamıyoruz orayı...
profil fotosuda güzel bir foto olmuş =)
:) Haklı olabilirsiniz biz bile teee(!) Batıkent'ten geldik :D Zaten herkesin en az üç çocuğu vardı, belliydi bi gariplik olduğu :S :)
Teşekkür ederim:)
Sahi bir haber vardı artık saatlerin ileri-geri alınmayacağı üzerine. Yok muydu yoksa? İtiraf ediim, benden başka kimse hatırlamıyor üç gündür herkese sordum. Aslında büyük düşünen insanlar yapabilir böylesi bir devrimi bence. Bunu derhal oraya buraya yazmalıyım gerçi saçmalığına müteakip öehh olur, zamanın ötesi olur, karma bok olur ama olsun ya ne yapalım. İşbu yorum gökçek smileysi ile son bulur.
yorum Gökçek smileysi ile son bulmaz, bu yorum belki de önümüzdeki bir 20 yıl baki kalır!
Ayrıca evet yahu ben de hatırlıyorum öyle birşey... Hatta üzülmüştüm... Ben ışık severim, kararmayan hava severim, bunun yanında da enerji tasarrufunu severim... Ama bunu herkes unutunca acaba seçimler 1 saat az mı yapıldı? :D olur olur...
Günü bol Gökçek'li olanlara, balık yiyin balık! Fosfor? Zeka gelişimi? sahil şeridi? :D Elveda!
Yorum Gönder